Yeni sitemizle ilgili düşüncelerinizi bu başlık altında yazabilirsiniz.
131 Comments
ANKARA da ikamet eden ALİ KEMAL TUZ a ALLAH tan rahmet dilerim.Aile ve akrabalara baş sağlığı taziyelerimi sunarım.Ayrıca ARKADAŞIM HALİL TUZ un acısına sabırlar dilerim.
Ali Kemal Tuz amcaya Allah’ tan rahmet. Yakınların başı sağ olsun. . Mekanı cennet olsun.
ANKARA da ikamet eden Ali kemal tuz abimizin ölüm haberi bizleri derinden üzmüştür.ALLAH rahmet eylesin Aile ve akrabalara baş sağlığı taziyelerimi sunarım.Ayrıca arkadaşım Halil TUZ a baş sağlığı dilerim.
Yakin zamanda Hakkin Rahmetine kavusan köylülerimize Allah’tan rahmet yakinlarina sabir ve bas sagligi dileriz.
Dedemiz Osman Güneş’i kaybettik. Allah cennetinde kavustursun.
SAYIN MUSTAFA BULUT ABİYE ALLAH RAHMET EYLESİN KABRİ NUR MEKANI CENNET OLSUN AİLE VE YAKINLARINA BAŞ SAĞLIĞI DİLERİM. SAYGILAR
HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞAN ÖĞRETMEN NEVZAT SEVİM ARKADAŞIMA ALLAH RAHMET EYLESİN TÜM YAKINLARINA BAŞ SAĞLIĞI DİLERİM.
Değerli ağabeyimiz Mustafa Bulut 11 Mayıs 2015 tarihinde hakk’in rahmetine kavusmustur. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabr-ı cemil niyaz dileriz.
Saygı değer Tuzköylü Abilerim, Ablalarım, Kardeşlerim Burdan bir duyuru yapmak istiyorum. köy merkezinde bulunan Camimizi biraz güleşleştirmek adına ve ihtiyaç olduğunu hissettiğimizden dolayı (Örn: kışın yağmurda karda yaşlı büyüklerimiz merdivenden kayıyor, musalla taşında cenazelerimiz karın yağmurun altılda beklemek durumunda kalıyor ) bundan dolayı dış kısımda merdivenlerin önüne üç kemer yaptırarak üzrerini kapatacağız tuvalet ve abdesthanede ufak tefek değişiklik yapmayı planlıyoruz. ustalarla görüşerek fiyat aldık. Allah nasip eder ise bu hafta inşaata başlamayı düşünüyoruz. Sizlerden Ricamız maddi manevi desteklerinizdir. azda olsa çokta olsa önemli olan destek vermektir. Önemli olan Allah’ın Rızasıdır. şimdiden yardımlarınız ve destekleriniz için Allah Razı Olsun.
İletişim : Kürşat Yaman : 0 536 544 37 38
Tuğrul Büyükçekiç : 0 536 218 89 66
DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULUNUN CEVABI:
Yaşadığım yerde bazı zengin kimseler dini nikah ile yabancı uyruklu hanımlar ile aile hayatı yaşamalarına rağmen resmi nikah kıymaksızın miraslarından faydalanmaması kastı ile belirledikleri ücret karşılığı aile gibi yaşamaktalar.Bu konuda akaidi hüküm nedir?Mihr olmaksızın nikah geçerli midir.Yahut Kadın ölen kocasının emekli maaşını almak kastı ile resmi nikah kıymadan dini nikah ile evlenmesinin hükmü nedir?Ayrıca Kadın ölen babasının yetim aylığından faydalanmak için resmi nikahsız aile hayatı yaşamasının hükmü nedir?Bu konularda etraflı bir cevap verirseniz sevinirim….
Cevap: 1- Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki, evlilik ciddi bir meseledir. Doğru olan, evlenmenin resmiyet içerisinde yapılmasıdır. Dini literatürde “imam nikahı” diye bir kavram yoktur. İslami hükümlere göre nikah, evlenme ehliyetine sahip ve evlenmelerinde dini açıdan bir engel bulunmayan kadın ile erkeğin (veya vekillerin) şahitlerin huzurunda, birbirleriyle evlenmeleri konusunda karşılıklı rızalarını ifade etmelerinden (icap ve kabulden) ibaret bir akittir (Mevsıli, el-İhtiyar, III, 82; Kasani, Bedaiü’s-sanai, II, 229). Nikah taraflar açısından çok önemli sonuçlar doğuran ciddi bir akittir. Nikahta sadece tarafların rızasıyla yetinilmeyip ayrıca, en az iki şahidin bulunmasının ve bazı ictihad farklılıklarıyla birlikte nikahın ilan edilmesinin ve velinin izniyle yapılmasının şart koşulması (bkz. Şafii, el-Ümm, 5/21; Sahnun, el-Müdevvenetü’l-Kübra, 2/165; İbn Hazm, el-Muhalla, 9/31-32; İbn Rüşd, Bidayetü’l-Müctehid, II, 17; İbn Kudame, el-Muğni, 7/5), nikahın öneminin ve dinimizin bu konudaki hassasiyetinin bir göstergesidir. Dini nikah yapılmadan önce resmi nikahın yaptırılması kanuni bir zorunluluktur. Esasen resmi nikah dinin öngördüğü koşullara göre akdedildiğinde bu nikahtan sonra imam nikahı veya başka adlar altında kıyılan nikahlar, önceki nikahın tekrarından başka bir anlam ifade etmez. Ancak, bu vesile ile yeni evlenen çiftlere nasihat verilmiş ve dua edilmiş olur. Buna göre, resmi nikah, imam nikahı veya dini nikah şeklinde bir ayrımda bulunmak doğru değildir. Çünkü nikah, medeni bir sözleşmedir. Nikah kıyıldığında dinen evlilik hayatı başlar ve karı-koca arasında bir takım haklar tahakkuk eder. Günümüzde bu haklar, evlilik resmen tescil ettirilmeksizin korunamadığından, evlenecek kişilerin resmi nikah kıyılmadan, dini nikah kıydırmaları kanunen yasak olduğu gibi dinen de doğru değildir. Bu itibarla evlenmeye karar veren kişilerin öncelikle, kanunen yetkili olan merciye başvurarak nikahlarını tescil ettirmeleri gerekir. Ancak, isteyenler resmi nikahtan sonra ayrıca “dini nikah” denilen ve toplumumuzda yaygın olan töreni de gerçekleştirebilirler. Bununla birlikte, nikah resmi olarak tescil ettirilmese de, İslam hukuku açısından bir takım haklar meydana getirir. Miras hakkı da bunlardan bir tanesidir. Dolayısıyla kişinin resmi olarak eşinden mirası kaçırmak niyeti ile bu şekilde bir evlilik yapması durumu değiştirmez. Haklar yerine getirilmediği taktirde, kul hakkı sebebiyle kişi sorumludur ve ahiret gününde hesabı kesilir. 2- Erkeğin evlenirken eşine verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği para veya başka bir mala mehir denir. Kur’an-ı Kerim’de, evlenen erkeğin kadına mehir vermek zorunda olduğu ve bunu zorla geri almasının caiz olmadığı konusunda ayetler bulunmaktadır (Bakara, 2/237; Nisa, 4/4, 20, 24, 25; Maide, 5/5). Hanefilere göre mehir nikahın sonuçlarından biridir. Bu nedenle nikah esnasında belirlenmemiş olsa, hatta nikah esnasında verilmeyeceği şart koşulsa bile evlenen kadın mehre hak kazanır. Mehir nikah anında belirlenip belirlenmemesine göre ikiya ayrılır. Mehir nikah anında belirlenmişse buna mehr-i müsemma, nikah esnasında belirlenmemişse mehr-i misil denir. Evlilik sırasında mehrin belirlenmemesi veya belirlenen mehrin bir sebeple geçersiz sayılması halinde, evlenen kadın mehr-i misile hak kazanır. Mehr-i misil, evlenen kadının, akrabaları arasında her bakımdan kendi konumunda olan kadına verilen mehir demektir. Mehir, ödenme zamanına göre, mehr-i muaccel ve mehr-i müeccel olmak üzere ikiye ayrılır. Mehr-i muaccel, peşin olarak ödenen mehirdir. Kadın mehr-i muacceli almadan kendisini kocasına teslim etmeme hakkına sahiptir. Mehr-i müeccel ise, veresiye, yani ödenmesi sonraya bırakılan mehirdir. Bu mehrin ödenmesi için herhangi bir zaman belirlenmişse, bu tarih geldiğinde kadın mehre hak sahibi olur. Bir vakit belirlenmemişse, nikahın sona ermesiyle mehir muacceliyet kazanır ve ödenmesi gerekir. Başka bir deyişle, boşanma halinde kocanın bu mehri ödemesi gerekir; ölüm halinde de, bırakmış olduğu terikeden ödenir. Mehir olarak her türlü mal veya parasal değeri olan her türlü menfaat tespit edilebilir. Mehirin en az miktarı Hanefiler’e göre 10 (ilk asırda 10 dirhem yaklaşık iki koyun bedeli idi), Malikiler’e göre ise 3 dirhem gümüştür. Şafii ve Hanbeli hukukçulara göre ise mehirin bir alt sınırı yoktur, tıpkı bir üst sınırı olmadığı gibi. Mehirin üst sınırının olmadığı konusunda Hanefi ve Malikiler de diğer iki mezhep gibi düşünmektedir. Hz. Ömer kendi halifeliği döneminde evlilikleri kolaylaştırmak için mehire üst sınır getirmek istemiş, fakat bir kadının “Onlara kantarla vermiş olsanız da hiçbir şeyi geri almayın.” (Nisa, 4/20) ayetini delil getirmesi karşısında bu düşüncesinden vazgeçmiştir. İslam hukukunda mehirin kadını hem evliliğe ısındırmak hem de ona belli bir mali güç kazandırmak düşüncesiyle getirilmiş olduğu söylenebilir. Özellikle kocanın sahip olduğu tek taraflı irade beyanıyla boşama yetkisini kötüye kullanması durumunda kadın böyle bir mali imkana fazlasıyla ihtiyaç duyacaktır. Boşanma hakkının suiistimal edildiği bölgelerde mehir miktarının yüksek tutularak bu suiistimale belirli ölçüde engel olunması da mehirin kadına ve evlilik birliğine kazandırdığı bir başka avantaj olmaktadır. 3- Aile ve evlilik ciddi bir müessesedir. Bir kimsenin dünyevi bazı kazançlar elde etmek için nikahı suiistimal etmesi doğru bir davranış değildir. Mesela bir kişinin, yurt dışında çalışabilmek için oturum izni almak maksadıyla bulunduğu yerin vatandaşlarından birisi ile formalite evliliği yapması veya vefat eden babasının emekli maaşından yararlanmak üzere eşinden mahkeme kararıyla boşanması yahut ölen eşinin maaşını almaya devam edebilmek için resmen tecil ettirilmeden bir evlilik yapması, nikahın suiistimal edilmesinin örneklerindendir. Yanlış ve yalan beyanlarla elde edilen kazanç, haksız bir kazançtır. Haksız yollarla elde edilen kazanç ise haramdır. Buna göre, devletin maaş verirken koyduğu şartları taşımadan farklı bir beyanda bulunarak maaş almak dinen uygun olmaz. Veya devletin bu haklar için koymuş olduğu şartların sonradan düşmesi ve kaybolması halinde, kişinin aynı haklardan faydalanmaya devam etmesi de yine haksız kazançtır.
ANKARA da ikamet eden ALİ KEMAL TUZ a ALLAH tan rahmet dilerim.Aile ve akrabalara baş sağlığı taziyelerimi sunarım.Ayrıca ARKADAŞIM HALİL TUZ un acısına sabırlar dilerim.
Ali Kemal Tuz amcaya Allah’ tan rahmet. Yakınların başı sağ olsun. . Mekanı cennet olsun.
ANKARA da ikamet eden Ali kemal tuz abimizin ölüm haberi bizleri derinden üzmüştür.ALLAH rahmet eylesin Aile ve akrabalara baş sağlığı taziyelerimi sunarım.Ayrıca arkadaşım Halil TUZ a baş sağlığı dilerim.
Yakin zamanda Hakkin Rahmetine kavusan köylülerimize Allah’tan rahmet yakinlarina sabir ve bas sagligi dileriz.
Dedemiz Osman Güneş’i kaybettik. Allah cennetinde kavustursun.
Cenazemiz yarın öğle namazının ardından Tuzköy Çarşı Camisinden kaldırılacaktır. Dostlara duyrulur.
Torunu Ömer Güneş
SAYIN MUSTAFA BULUT ABİYE ALLAH RAHMET EYLESİN KABRİ NUR MEKANI CENNET OLSUN AİLE VE YAKINLARINA BAŞ SAĞLIĞI DİLERİM. SAYGILAR
HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞAN ÖĞRETMEN NEVZAT SEVİM ARKADAŞIMA ALLAH RAHMET EYLESİN TÜM YAKINLARINA BAŞ SAĞLIĞI DİLERİM.
Değerli ağabeyimiz Mustafa Bulut 11 Mayıs 2015 tarihinde hakk’in rahmetine kavusmustur. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabr-ı cemil niyaz dileriz.
Saygı değer Tuzköylü Abilerim, Ablalarım, Kardeşlerim Burdan bir duyuru yapmak istiyorum. köy merkezinde bulunan Camimizi biraz güleşleştirmek adına ve ihtiyaç olduğunu hissettiğimizden dolayı (Örn: kışın yağmurda karda yaşlı büyüklerimiz merdivenden kayıyor, musalla taşında cenazelerimiz karın yağmurun altılda beklemek durumunda kalıyor ) bundan dolayı dış kısımda merdivenlerin önüne üç kemer yaptırarak üzrerini kapatacağız tuvalet ve abdesthanede ufak tefek değişiklik yapmayı planlıyoruz. ustalarla görüşerek fiyat aldık. Allah nasip eder ise bu hafta inşaata başlamayı düşünüyoruz. Sizlerden Ricamız maddi manevi desteklerinizdir. azda olsa çokta olsa önemli olan destek vermektir. Önemli olan Allah’ın Rızasıdır. şimdiden yardımlarınız ve destekleriniz için Allah Razı Olsun.
İletişim : Kürşat Yaman : 0 536 544 37 38
Tuğrul Büyükçekiç : 0 536 218 89 66
DİN İŞLERİ YÜKSEK KURULUNUN CEVABI:
Yaşadığım yerde bazı zengin kimseler dini nikah ile yabancı uyruklu hanımlar ile aile hayatı yaşamalarına rağmen resmi nikah kıymaksızın miraslarından faydalanmaması kastı ile belirledikleri ücret karşılığı aile gibi yaşamaktalar.Bu konuda akaidi hüküm nedir?Mihr olmaksızın nikah geçerli midir.Yahut Kadın ölen kocasının emekli maaşını almak kastı ile resmi nikah kıymadan dini nikah ile evlenmesinin hükmü nedir?Ayrıca Kadın ölen babasının yetim aylığından faydalanmak için resmi nikahsız aile hayatı yaşamasının hükmü nedir?Bu konularda etraflı bir cevap verirseniz sevinirim….
Cevap: 1- Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki, evlilik ciddi bir meseledir. Doğru olan, evlenmenin resmiyet içerisinde yapılmasıdır. Dini literatürde “imam nikahı” diye bir kavram yoktur. İslami hükümlere göre nikah, evlenme ehliyetine sahip ve evlenmelerinde dini açıdan bir engel bulunmayan kadın ile erkeğin (veya vekillerin) şahitlerin huzurunda, birbirleriyle evlenmeleri konusunda karşılıklı rızalarını ifade etmelerinden (icap ve kabulden) ibaret bir akittir (Mevsıli, el-İhtiyar, III, 82; Kasani, Bedaiü’s-sanai, II, 229). Nikah taraflar açısından çok önemli sonuçlar doğuran ciddi bir akittir. Nikahta sadece tarafların rızasıyla yetinilmeyip ayrıca, en az iki şahidin bulunmasının ve bazı ictihad farklılıklarıyla birlikte nikahın ilan edilmesinin ve velinin izniyle yapılmasının şart koşulması (bkz. Şafii, el-Ümm, 5/21; Sahnun, el-Müdevvenetü’l-Kübra, 2/165; İbn Hazm, el-Muhalla, 9/31-32; İbn Rüşd, Bidayetü’l-Müctehid, II, 17; İbn Kudame, el-Muğni, 7/5), nikahın öneminin ve dinimizin bu konudaki hassasiyetinin bir göstergesidir. Dini nikah yapılmadan önce resmi nikahın yaptırılması kanuni bir zorunluluktur. Esasen resmi nikah dinin öngördüğü koşullara göre akdedildiğinde bu nikahtan sonra imam nikahı veya başka adlar altında kıyılan nikahlar, önceki nikahın tekrarından başka bir anlam ifade etmez. Ancak, bu vesile ile yeni evlenen çiftlere nasihat verilmiş ve dua edilmiş olur. Buna göre, resmi nikah, imam nikahı veya dini nikah şeklinde bir ayrımda bulunmak doğru değildir. Çünkü nikah, medeni bir sözleşmedir. Nikah kıyıldığında dinen evlilik hayatı başlar ve karı-koca arasında bir takım haklar tahakkuk eder. Günümüzde bu haklar, evlilik resmen tescil ettirilmeksizin korunamadığından, evlenecek kişilerin resmi nikah kıyılmadan, dini nikah kıydırmaları kanunen yasak olduğu gibi dinen de doğru değildir. Bu itibarla evlenmeye karar veren kişilerin öncelikle, kanunen yetkili olan merciye başvurarak nikahlarını tescil ettirmeleri gerekir. Ancak, isteyenler resmi nikahtan sonra ayrıca “dini nikah” denilen ve toplumumuzda yaygın olan töreni de gerçekleştirebilirler. Bununla birlikte, nikah resmi olarak tescil ettirilmese de, İslam hukuku açısından bir takım haklar meydana getirir. Miras hakkı da bunlardan bir tanesidir. Dolayısıyla kişinin resmi olarak eşinden mirası kaçırmak niyeti ile bu şekilde bir evlilik yapması durumu değiştirmez. Haklar yerine getirilmediği taktirde, kul hakkı sebebiyle kişi sorumludur ve ahiret gününde hesabı kesilir. 2- Erkeğin evlenirken eşine verdiği veya vermeyi taahhüt ettiği para veya başka bir mala mehir denir. Kur’an-ı Kerim’de, evlenen erkeğin kadına mehir vermek zorunda olduğu ve bunu zorla geri almasının caiz olmadığı konusunda ayetler bulunmaktadır (Bakara, 2/237; Nisa, 4/4, 20, 24, 25; Maide, 5/5). Hanefilere göre mehir nikahın sonuçlarından biridir. Bu nedenle nikah esnasında belirlenmemiş olsa, hatta nikah esnasında verilmeyeceği şart koşulsa bile evlenen kadın mehre hak kazanır. Mehir nikah anında belirlenip belirlenmemesine göre ikiya ayrılır. Mehir nikah anında belirlenmişse buna mehr-i müsemma, nikah esnasında belirlenmemişse mehr-i misil denir. Evlilik sırasında mehrin belirlenmemesi veya belirlenen mehrin bir sebeple geçersiz sayılması halinde, evlenen kadın mehr-i misile hak kazanır. Mehr-i misil, evlenen kadının, akrabaları arasında her bakımdan kendi konumunda olan kadına verilen mehir demektir. Mehir, ödenme zamanına göre, mehr-i muaccel ve mehr-i müeccel olmak üzere ikiye ayrılır. Mehr-i muaccel, peşin olarak ödenen mehirdir. Kadın mehr-i muacceli almadan kendisini kocasına teslim etmeme hakkına sahiptir. Mehr-i müeccel ise, veresiye, yani ödenmesi sonraya bırakılan mehirdir. Bu mehrin ödenmesi için herhangi bir zaman belirlenmişse, bu tarih geldiğinde kadın mehre hak sahibi olur. Bir vakit belirlenmemişse, nikahın sona ermesiyle mehir muacceliyet kazanır ve ödenmesi gerekir. Başka bir deyişle, boşanma halinde kocanın bu mehri ödemesi gerekir; ölüm halinde de, bırakmış olduğu terikeden ödenir. Mehir olarak her türlü mal veya parasal değeri olan her türlü menfaat tespit edilebilir. Mehirin en az miktarı Hanefiler’e göre 10 (ilk asırda 10 dirhem yaklaşık iki koyun bedeli idi), Malikiler’e göre ise 3 dirhem gümüştür. Şafii ve Hanbeli hukukçulara göre ise mehirin bir alt sınırı yoktur, tıpkı bir üst sınırı olmadığı gibi. Mehirin üst sınırının olmadığı konusunda Hanefi ve Malikiler de diğer iki mezhep gibi düşünmektedir. Hz. Ömer kendi halifeliği döneminde evlilikleri kolaylaştırmak için mehire üst sınır getirmek istemiş, fakat bir kadının “Onlara kantarla vermiş olsanız da hiçbir şeyi geri almayın.” (Nisa, 4/20) ayetini delil getirmesi karşısında bu düşüncesinden vazgeçmiştir. İslam hukukunda mehirin kadını hem evliliğe ısındırmak hem de ona belli bir mali güç kazandırmak düşüncesiyle getirilmiş olduğu söylenebilir. Özellikle kocanın sahip olduğu tek taraflı irade beyanıyla boşama yetkisini kötüye kullanması durumunda kadın böyle bir mali imkana fazlasıyla ihtiyaç duyacaktır. Boşanma hakkının suiistimal edildiği bölgelerde mehir miktarının yüksek tutularak bu suiistimale belirli ölçüde engel olunması da mehirin kadına ve evlilik birliğine kazandırdığı bir başka avantaj olmaktadır. 3- Aile ve evlilik ciddi bir müessesedir. Bir kimsenin dünyevi bazı kazançlar elde etmek için nikahı suiistimal etmesi doğru bir davranış değildir. Mesela bir kişinin, yurt dışında çalışabilmek için oturum izni almak maksadıyla bulunduğu yerin vatandaşlarından birisi ile formalite evliliği yapması veya vefat eden babasının emekli maaşından yararlanmak üzere eşinden mahkeme kararıyla boşanması yahut ölen eşinin maaşını almaya devam edebilmek için resmen tecil ettirilmeden bir evlilik yapması, nikahın suiistimal edilmesinin örneklerindendir. Yanlış ve yalan beyanlarla elde edilen kazanç, haksız bir kazançtır. Haksız yollarla elde edilen kazanç ise haramdır. Buna göre, devletin maaş verirken koyduğu şartları taşımadan farklı bir beyanda bulunarak maaş almak dinen uygun olmaz. Veya devletin bu haklar için koymuş olduğu şartların sonradan düşmesi ve kaybolması halinde, kişinin aynı haklardan faydalanmaya devam etmesi de yine haksız kazançtır.
http://www.dinihaberci.com/cenazede-dagitilan-bu-yemek-helal-degil/1109/
Lütfen bu linkde yazılanlara bakalım…