Tuzköy Kasabası çok eski bir yerleşim yeridir. Tuzköy’ün M.Ö. Etiler’in yerleşim yeri olduğu kalıntı eserlerden bilinmektedir. Etilerden kalma ”Düven Damı Kaya Mezarlıkları” ve ”Gücük Burun” mevkiindeki şehir kalıntıları günümüze kadar uzanmıştır. ”Son Durak” mevkiindeki iki katlı kayadan oyma konut çok ilginçtir. Çok eski kaya konutlar ve yeraltı su yolu vardır. Tuzköy’ün eski ismi ”Güdül”dür. Tuzköy de Bizans uygarlığınında hüküm sürdüğü bilinmektedir. Kasabanın ortasında yüksek kayaya oyulmuş konutlar bulunmaktadır. Ayrıca süsleri kazınmış bir de Kilise olduğu bilinmektedir. Anadolunun Türklere geçmesiyle Tuzköy, Selçuklu egemenliğine girmiştir. Günümüzde Selçuklu’lardan kalma Alaaddin Cami halen kullanılmaktadır. Tuzköy hakkında en eski yazılı kaynak Hacı Bektaş-ı Veli’nin ”Vilayetname” eserinde mevcuttur. Bu eserin 57. sayfasında Hacı Bektaş-ı Veli’nin Tuzköy’deki tuz madenini bulup, Tuzkölülere hediye ettiği yazılıdır.
Kasabanın geçim kaynakları tarım ürünleri ve hayvancılıktır. Kızılırmak boyunca sulu tarım da yapılmaktadır. Kasaba ????? nüfuslu olup Gülşehire 11 km uzaklıktadır. 1958 yılında Belediye teşkilatı kurulmuştur. Kasaba adını 1 Km uzaklıktadi Hacı Bektaş-ı Veli’nin bulmuş olduğu tuz madeninden dolayı almıştır. Gülşehire yakın olmasından dolayı devamlı ulaşım araçları vardır. Kasabanın yakınında hava alanı kullanılmaya başlanmış ve genişletme çalışmaları devam etmektedir. Kasabada Belediye Hizmet Binası, İlköğretim Okulu, Sağlık Ocağı, Kütüphane, 3 Cami mevcuttur. Ayrıca toplam tarım alanı 55.112 dekardır.
Tuzköyü Kasabası tarihi güzelliklerin yanında, tesisleri bakımından da bölgeyi önemli kılmaktadır. Bu konuda hava alanı ve alabalık tesisileri başı çekmektedir.
Tuzköy’de Tuzun Bulunuşu
Sadi, adeti olduğu gibi gene Kayseri’ye gitti, dönerken Tuzköy’e uğradı. Adam gönderip, Hünkar’ı davet etti. Kahyaya da ”Bugün yemeklerin hiç birine tuz koymayın, erenlere gizli birşey yoktur, dileğimizi bilsin” dedi.
Adamlar Hünkar’ı davet ettiler. Az bir müddet sonra Hünkar geldi, eski oturduğu yere oturdu. Sadi’nin yürei titremeye başladı. Kalktı, ”buyurun dedi”. Hünkar’ı kendi yerine oturtdu. Fakat baktıki Hünkar’ın bıyıkları ve tırnakları uzamış. ”Ben diyemem amma birisi çıksa da tırnaklarıyla bıyıklarının uzunluğunu söylese” diye düşünceye daldı. Hünkar’a malum oldu, ”Sadi’m, ben de erin tırnaklarıyla bıyıklarını kesecek bir kimse ararım şu alemde; eğer güvün yeterse kes”. Sadi emretti, bir Damış kıy kalem tıraşla bir Damış kıy makas getirdiler Sadi, kalem tıraşı eline aldı. Hünkar ellerini uzattı. Sadi uğraştı, çabaladı gücü yetmedi. Bir tırnağını bile kesemedi. Kalem tıraşı tırnağına sürdükce çakmaktan ateş çıkar gibi tırnaktan ateş çıkardı. Tırnağını kesemeyince makası aldı, bıyıklarını kesmeye uğraştı bunuda başaramadı.
Hünkar, ”Sadi” bu makasla bu iş başarılmaz. Türkistan erenlerinin bize verdikleri makasla kesilirse keslir” İpriktarı Saru İsmail’e; ”var, o makası getir.” dedi. Saru İsmail o makası getirdi. Hünkar, ”Al Sadi’m kes.” dedi ….Molla Sadi makası aldı, Hünkar’ın bıyıklarından bir tanesini kesdi. Bıyık yere düşer düşmez kesilen yerden oluk gibi kan boşandı. Sadi şaşırdı, makas elinden yere bıraktı. Hünkar, ”Sadi’m o kılı yerden al, kesdin yere koy, başka çaresi yok” Sadi, yere düşen bıyığı aldı, yerine koydu. Kan kesildi kıl da kesilmemişe döndü.
Derken sofra yayıldı yemekler geldi. Hünkar, besmeleyle başladı. Fakat tuzsuz olduğunu anlayınca sebebini sordu. Erenler dediler, ”köyümüzde tuz yok tuz madenide uzak. bugün tuz bitmiş, hiç bir evde bulamadık. Ne olur, lutfenizde bir tuz madeni çıksa.” Hünkar, ”Hakk’a giden, hak uğrum hakki için filan yerde tuz madeni vardır. Horasan’dan bizimle beraber gelmiştir. Oraya gidin, kazın, çıkarın. kıyamete dek bizden armağan olsun, hemde içinden bizim hediyemizde çıksın, çeral yapsınlar, her çerağın dibinde gölgesi olur, onun olmaz.” buyurdu. Çevik bir adam gönderdiler, söylelen yeri kazı tuzu çıkardı.